NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
حَنْبَلٍ
وَمُحَمَّدُ
بْنُ عِيسَى
وَمُسَدَّدٌ
وَالْإِخْبَارُ
فِي حَدِيثِ
أَحْمَدَ
قَالُوا حَدَّثَنَا
سُفْيَانُ
قَالَ
سَمِعْتُ
عَمْرًا قَالَ
أَخْبَرَنِي
عَمْرُو بْنُ
أَوْسٍ سَمِعَهُ
مِنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
عَمْرٍو قَالَ
قَالَ لِي
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَحَبُّ
الصِّيَامِ
إِلَى
اللَّهِ
تَعَالَى
صِيَامُ
دَاوُدَ
وَأَحَبُّ
الصَّلَاةِ
إِلَى
اللَّهِ تَعَالَى
صَلَاةُ
دَاوُدَ
كَانَ
يَنَامُ نِصْفَهُ
وَيَقُومُ
ثُلُثَهُ
وَيَنَامُ
سُدُسَهُ
وَكَانَ
يُفْطِرُ
يَوْمًا
وَيَصُومُ
يَوْمًا
Abdullah b. Amr'dan,
demiştir ki: Rasulullah (s.a.v.) bana,
"Allah'a en sevimli
oruç, Davud'un orucudur. Allah'a en sevimli namaz, Davud'un namazıdır. Gecenin
(ilk) yarısında uyur, üçte birinde namaz kılar, altıda birinde yine uyurdu. Bir
gün oruç tutmaz, bir gün tutardı." buyurdu.
İzah:
Buharî, teheccüd,
enbiyâ; Müslim, sıyâm; Nesâî, siyam; îbn Mâce, siyam; Dârimî, savm; Ahmed b.
Hanbel, II, 314; III, 160, 164, 190,
200, 205, 216.
Hadisin Buharî'de
değişik bablarda bir
kaç tane rivâr yeti vardır. Bu rivayetler arasında bazı ifade farklılıkları oimakla birlikte
hepsinde Peygamber (s.a.v.) Abdullah b. Amr'dan Hz. Davud'un yaptığı gibi bir
gün oruç tutup bir gün tutmamasını istemiştir.
Buharî'nin
rivayetlerinde Hz. Davud'un namazından bahsedilmemekte, sadece "hem namaz
kıl, hem de uyu" ifâdeleri yer almaktadır. Yalnız Buharî ve Müslim'deki
rivayetlerden birinde Hz. Peygamberdin Abdullah b. Amr'a ayda bir defa Kur'an-ı
Kerimi hatmetmesini istediği, Abdullah'ın süreyi kısaltmasını istemesi üzerine,
"bir haftaya" veya "üç gün"e kadar indiği ifâde edilir. Bu
mânâya delâlet eden rivayetler Ebû Dâvud'da geçmişti.[bk. 1388 no'lu hadis.]
Müslim'deki
rivayetlerde de bazı ufak-tefek farklılıklar mevcuttur. Ancak bu farklılıklar,
hadisin ifade ettiği mânâda değişiklik yapacak oranda değildir. Buharî'nin ve
Müslim'in bir rivayetinde hadisin sonunda "Düşmanla karşılaştığı zaman
kaçmazdı" sözü de yer almaktadır.
Üzerinde durduğumuz
hadis uzunca bir hadisin son bölümüdür. Daha önceleri de geçen[bk. 1388, 1389,
1399, 2427 no'lu hadisler ve izahları.] bu hadis mânâ o larak şöyledir:
Nebi (s.a.v.) Abdullah
b. Amr b. el-Asâ'ın gündüzleri devamlı oruç tutup geceleri Kur'an okuduğunu ya
da yaşadığı müddetçe gündüzleri oruç tutup geceleri namaz kılmak üzere kendi
kendine söz verdiğini duyar. Abdullah'ı çağırıp bu tutumunun doğru olmadığını,
çünkü buna gücünün yetmeyeceğini söyleyerek bazan oruç tutup bazan tutmamasını,
dolayısıyla her ay üç gün oruç tutmasının yeterli olduğunu söyler. Fakat,
Abdullah, gücünün daha fazlasına yeteceğini öne sürerek bunu kısaltması için
Hz. Peygamber'e ricada bulunur. Hz. Peygamber tfe Hz. Davud'un tuttuğu şekilde
bir gün oruç tutup bir gün tutmamasını söyler. Abdullah daha fazla oruç tutmak
istediğini söylerse de Hz. Peygamber buna izin vermez ve Davud'un orucundan
daha üstün bir oruç olmadığını bildirir. Hadisin bazı rivayetlerinde
Abdullah'ın Kur'an-ı Kerim'i hatmedişinden de bahsedilir. Abdullah Kur'an-ı
Kerimi her gece hatmedermiş. Hz. Peygamber, kendisinden önce, ayda bir defa
hatmetmesini istemiş, fakat Abdullah b. Amr'ın süreyi kısaltması için yaptığı
müracaatlar sonunda bazı rivayetlerde en son "bir hafta"ya bazılarına
göre de "üç gün"e kadar inmiştir. Bu Jconu yukarıda işaret edilen
numaralarda geçen hadislerin izahında geniş olarak ele alınmıştır.
Hadisin, üzerinde
durduğumuz rivayetinde Abdullah'ın Kur'ân-ı Kerîmi hatmedişinden
bahsedilmemekte, sadece gecenin belirtilen bölümünde namaz kılmasının istendiği
bildirilmektedir. Demin de işaret edildiği gibi, Buharîde namazla ilgili bölüm
"Namaz da kıl, uyu da" şeklinde ifadelendirilmiştir.
Bir gün oruç tutup bir
gün tutmamanın faziletindeki hikmet, bu orucun nefse ağır gelmesi ya da bu
şekilde hem ibâdete hem de dünyadaki diğer sorumluluklara zaman ayrılması
yönünden olsa gerektir. Çünkü insan bir gün oruç tutup bir gün tutmasa nefsin
oruca alışmış olması söz konusu olamaz. Her oruç tutulan günde sanki ilk defa
oruç tutuluyormuş gibi olur. Bu da nefse ağır gelir. Bir ibadeti ifa için
katlanılan zorluk ne kadar fazla olursa, sevabı da o kadar çok olur. Ancak
bunun mânâsı, kolayca yapılması mümkün ibâdetleri zorlaştırmak değil, haddi
zatında zor olan ibâdeti yapmaktır. Çünkü Allah kulları için güçlük değil
kolaylık diler.
Gecenin bir kısmında uyuyup
bir kısmında ibâdet etmekte de aynı hikmetler geçerlidir. Çünkü bu şekilde hem
ibâdet edilip hem de vücûdun ihtiyacı olan istirahat temin edilmiş olur.
Üstelik önce uykuya dalıp sonra nefsin istememesine rağmen ibâdete kalkmak
sonra da yine yatıp peşinden sabah namazına kalkmak da nefse ağır gelir. Bu da
çokça sevabı gerektiren bir şeydir.